İsviçre’nin Karanlık Geçmişi VERDİNGKİNDER
Aslında çoğumuzun Heidi çizgi filmi sayesinde şahit olduğu bir kavram Verdingkinder. Verdingkinder yani, “Sözleşmeli çocuk” denilen ve çıplak ayaklı olmalarıyla tanınan bu çocuklar, İsviçre’de yürütülen uygulamalar yüzünden 1960’lı yılların sonlarına kadar çalıştırılmıştır.
Sözleşmeli çocuk işçi çalıştırma uygulamasının 1789’da alınan fabrikalarda 14 yaşın altındaki çocukların çalıştırılmasının yasaklanması kararı yüzünden önünün açıldığı düşünülmektedir. Artık fabrikalarda çalıştırılamayan çocuklar, belli ücretler karşılığında mülk sahibi çiftçilere satılmaktadır. Kilise ve Çiftçiler Birliği organizasyonun yürütücüsü niteliğinde olmuştur.
Sözleşmeli çocuk işçilerin çoğu ortak geçmişlere ve özelliklere sahiptir. Bu nitelikleri Türkkol şu şekilde özetlemiştir:
- Boşanan ailelerin çocukları olmaları.
- Yoksul ailelerin çocukları olmaları.
- Yetim veya öksüz çocuklar olmaları.
- Anne veya babası cezaevine girmiş çocuklar olmaları.
- Suç işlemiş çocuklar olmaları.
Toplum tarafından dışlanan bu çocukların kilise önderliğinde evlere yerleştirilmesi halk tarafından vicdani bir yardım olarak görülmüş hatta çocuklara “Kurtarılmış çocuklar” niteliğinde bakılmıştır. Uygulamayı kilise yürüttüğü için de çocukların bu şekilde çalıştırılması uzun yıllar sorgulanmamış, tartışmaya açılsa dahi din uygulamalarına karşı bir eylemmiş gibi görülmüştür.
Din adı altında olsa dahi bu çocuklar çok zor şartlarda yaşamışlardır. Küçük yaşta ailesinden koparılan bu çocuklar, tanımadıkları insanların evlerine yerleştirilmiş hatta çoğu yerleştirildikleri evin içinde değil ahır, samanlık gibi yerlerde yaşamışlardır.
Ev sahipleri çocuklar üzerinde hakları olduğunu iddia etmiş, cinsel istismar dâhil türlü kötü muamelelere maruz bırakmıştır. Fazlasıyla iş gücü isteyen işleri yapan bu çocuklara yatak bile çok görülmüş, çocukluklarını yaşayamamışlardır.
1960’ların sonunda uygulamanın son verildiği bilinse de, etkileri hâlâ devam etmektedir.
Walter Steck, “Burada dar bir yol vardı. Yukarı doğru çıkardı ve tepeden tren istasyonu gözükürdü. Biz çocuklar yukarı çıkıp, ailelerimiz geliyor mu diye bakardık. Tabii ki bende. Benim annem babam hiç gelmezdi. Evet bu çok acıydı” ifadelerini kullanıyor (DW,2016).
Daha sonraki yıllarda kilise ve Çiftçiler Birliği’ne dava açılmış ama kilise ve Çiftçiler Birliği tazminat ödemeyi reddetmiştir. Konu ile ilgili araştırmalar da çok kısıtlı olup kilise araştırma yapılmasına destek vermemiştir.
Akide Elif Öğmen, Hacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişimi öğrencisi, ÇoÇoder blog ekibinde yazar.
Aydınlatıcı bir yazı, olmuş.